8 Eylül 2012 Cumartesi

Bilgi Cevap Sitesi

İnternet gerçekten okyanuslar gibi alabildiğine büyük. Ne ararsanız bir şekilde buluyorsunuz. Bizler de bir blog sistemi ile sorulara cevap bulmak için yola çıktık. Bir çok konuda gerekli yada gereksiz bilgi vermek, sorularınıza cevap bulmak bizim işimiz. İlk haftalar olduğu için Bilgi cevap sitemizde içerik çok geniş değil tabi ama ilerleyen zamanlarda eklenecek binlerce içerik ile çok daha mükemmel bir site haline gelecektir.

Biyografi bölümünde ünlü kişilerin biyografilerinin yanında, onların kaç yaşında olduklarını, yaptıkları asıl işleri ve daha fazlasını bulabileceksiniz. Ayrıca Ne nerede kategorisinde de hastanelerin, okulların ve bu tarz önemli yerlerin nerelerde olduklarını sizler ile paylaşacağız.

6 Eylül 2012 Perşembe

Balzac Hayatı Biyografisi

Honoré de Balzac 20 Mayıs 1799'da Tours'da doğdu. Babası bir köylü ailesindendi; adını sonradan Balzac olarak değiştirmiş ve buna soyluluk ifade eden “de” öntakısını eklemişti. Balzac hukuk öğrenimi yaptı, ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim, sonunda ağır bastı. İlk edebi yapıtlarının başarısızlığa uğraması nedeniyle basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Ancak sonunda kesin olarak edebiyata yöneldi. Yaşamı boyunca, bir salon adamı olarak göze çarptı. Hükümdarların hükümdar soyundan gelmesi gerektiğini savunanlara katıldı, görüşlerini kimi yapıtlarına da yansıttı. 1830'lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında topladı: Örf ve Adet İncelemeleri; Felsefi İncelemeler ve Çözümleyici İncelemeler.

1840'dan sonra, İnsanlık Güldürüsü'nün ciltleri yayınlanmaya başlandı; İnsanlık Güldürüsü, Balzac'ın daha önce yazdığı romanların toplandığı ciltlerin genel başlığıydı. Ne var ki hastaydı, gitgide artan ağrıları da edebiyat çalışmalarının yavaşlamasına neden oluyordu. 1848 devrimi gibi önemli tarihsel olayları yaşadıktan sonra, 18 Ağustos 1850'de öldü. Arkasında 85 tamamlanmış, 50'si taslak halinde kalmış romanlar bıraktı. Balzac, İnsanlık Güldürüsü'nün, sayısı 2000'i aşan kahramanları ile önümüze Fransız toplumunu ve kimi evrensel değerleri sermiştir. Başlıca yapıtları arasında Goriot Baba, Vadideki Zambak, Eugenie Grandet, Köy Hekimi, Köylüler, İki Yeni Gelinin Anıları sayılabilir. Aşağıda, İki Yeni Gelinin Anıları adlı kitaptan bir bölüm bulacaksınız. Balzac'ın 1840-1841 yılları arasında yazdığı, iki arkadaşın birbirlerine gönderdiği mektuplardan oluşan İki Yeni Gelin, önce La Presse gazetesinde 1 Kasım 1841 – 15 Ocak 1842 arasında tefrika edildi, daha sonra Souverain yayınları arasında 1842 yılında kitap olarak yayınladı.

Honoré de Balzac ölçüsüz hırsı, devasa yapıtının evrenselliğiyle, Moliere ve Hugo'yla birlikte kuşkusuz Fransız edebiyatının en önemli adlarındandır. İtalya'da Dante'nin, İspanya'da Cervantes'in, İngiltere'de Shakespeare'in, Almanya'da Goethe'nin, Rusya'da Tolstoy'un yaptığı gibi, o da Fransa'da gerçekliğe damgasını vurmuş, dilin bütün olanaklarını kullanarak çağının toplumunu anlatmış, kendi kişiliğini yapıtına yansıtarak, yaşamla edebiyat arasında şaşırtıcı ilişkiler kurabilmiştir. Yaşamla romanı kaynaştırarak, 'yaşamdaki zaferlerle' 'edebiyattaki zaferleri' aynı potada eritmiş, yaşamını ve romanlarını 'kesinlikle aynı biçimde kurmuştur' (Proust).

Bayram Bilge Tokel Hayatı Eserleri

1956 yılında Yozgat-Boğazlıyan'da doğdu. G.Ü. Teknik Eğitim Fakültesi'ni bitirdi. Milli Eğitim Bakanlığı ve TRT'de çalıştı. Halen Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Halk Müziği Topluluğu'nda sanatçı olarak çalışmaktadır. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Türkü derlemeleri yaptı. CD ve kaset çalışmaları yaptı.

ESERLERİ
Müzik çalışmaları devam eden şairin Bir Yer Üşür adlı bir şiir kitabı bulunmaktadır.

Bedia Akartürk Biyografisi Hayatı ve Aldığı Ödüller

Ailenin tek çocugu olması dolayısıyla babasının soyadını hiç değiştirmeden Akartürk olarak devam ettirmiş ve gerçek adını hiç değiştirmemiştir.

Bedia Akartürk sanat hayatına yine doğup büyüdüğü İzmir'in Ödemiş ilçesinde ödemiş Musiki Cemiyetinde başlamıştır, daha sonra yaşını büyüterek İzmir Radyosunda çalışmaya başlayan sanatçı 9 yıl boyunca İzmir Radyosunda edindiği birçok tecrübenin ardından Ankara radyosuna geçmiştir.
Sanatçı Sanat hayatını Ankara radyosunda devam ettirmiş ve yine Ankara radyosundan emekli olmuştur, özellikle o dönemde herkeze nasip olmayan Paris Olympia'da muhteşem bir konser veren sanatçı Türkiyeyi en güzel şekilde temsil etmiştir.

Sanat hayatında 6 Sinema filmi ve sayısız bir çok Albüme imza atan Sanatçı Edirneden Kars'a kadar tüm Türkiyenin sevgilisi olmuştur, ve 7 ilde Fahri Hemşehrilik ünvanına layık görülmüştür.

Bedia Akartürk Sanat yaşamı boyunca Albüm çalışmalarına ve yurt içi , yurt dışı konserleine Aktiv olarak aralıkısız devam etmiş ve hala etmektedir.

Sanatçının sayısız birçok ödülü bulunuyor, almış olduğu ödüllerin bazıları şöyle ;
- 7 İlde Fahri Hemşehrilik ünvanı
- 250 nin üzerinde Plaket
- Altın Bağlama
- 6 Altın Plak
- Altın Plak ( Zühtü Albümüne verilmiştir)
- Altın Taç (10 yıl boyunca İzmir fuarında aralıksız çalışması adına verilmiştir)
- 2 Altın kaşık ( En son tahta kaşık hediyeli Albümüne verilmiştir)
ve daha sayısını bilemediğimiz bir çok ödül...

Bedrettin Dalan Biyografisi Hayatı

1941 Eskişehir doğumlu. İTÜ Maçka Fakültesi mezunu. Elektrik Müh. Muhtelif kuruluşlarda yöneticilik ve yönetim kurulu üyeliği ile Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim görevlisi. Evli iki çocuklu, Almanca ve İngilizce bilir.Demokrat Merkez Partisi Eski genel Başkanı…

Bayram Bozyel Kimdir Biyografisi

1961 yılında Diyarbakır Lice ilçesi Akro mezrasında doğdu. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler bölümünü 1993 yılında bitirdi. HAK-PAR 3. Olağan Kongresi’nde tek Genel Başkan Adayı
olarak gösterilen Bayram Bozyel oy çokluğuyla Parti Genel Başkanı seçildi. Bayram evli iki çocuk babasıdır.

Ahmet Necdet Sezer Biyografisi

13 Eylül 1941 tarihinde Afyon'da doğdu. 1958 yılında Afyon Lisesinden, 1962'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Ankara Hakim adayı olarak göreve başladı. Askerliğini Kara Harp Okulunda Yedek Subay olarak yaptı.
Sırasıyla; Dicle Yerköy Hâkimlikleri ve Yargıtay Tetkik Hâkimliği görevlerinde bulundu. Medeni Hukuk alanında 1977-1978'de Ankara Hukuk Fakültesinde yüksek lisans (master) öğrenimini yaptı. 07.03.1983 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi iken Yargıtay Genel Kurulu'nca belirlenen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından 27.09.1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.
5 Mayıs 2000 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 10. Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve 16 Mayıs 2000 tarihinde görevine başladı. 28 Ağustos 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Abdullah Gül'e görevini devretti.
1964 yılında Semra Hanım'la evlenen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer üç çocuk babasıdır

Cem Yılmaz Biyografisi Hayatı ve Filmleri

23 Nisan 1973'te İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünde okurken Leman Dergisinde karikatür çalışmalarına başladı. İlk stand-up gösterisini Leman Kültür'de, 1995'in Ağustos ayında gerçekleştirdi. 1995 Aralık'tan itibaren de Beşiktaş Kültür Merkezi bünyesi altında gösterilerine devam etmektedir. 2001 yılı sonuna kadar toplam gösteri sayısı 1200'ün üzerinde olup, bunların hemen hepsi kapalı gişe oynayarak, kırılması güç bir rekorun da sahibi olmuştur. Türkiye'nin birçok ilinde sahnelediği gösterisini aynı zamanda Avrupa'nın önde gelen şehirlerinde ve de Amerika Birleşik Devletlerinde yine aynı başarı ile sahneye koymuştur.
Leman Dergisi'nde yayınlanan çalışmalarını "Karikatürler" isimli kitabında yayınladı. 1998 yılında Ömer Vargı'nın yönettiği "Herşey Çok Güzel Olacak" isimli sinema filminde Mazhar Alanson ile başrolü paylaştı. Bu filmi Türkiye ve Avrupa'da yaklaşık 1,800,000 kişi izledi. Reklam dünyasında da adından söz ettiren sanatçı , "Panasonic" reklamlarının radyo spotlarıyla iki yıl üst üste Kristal Elma ödülüne layık görüldü. Bu firmanın TV filmlerinin yanı sıra "Mavi Jeans" reklamlarında da oynamıştır. 2000 yılının Ocak ayından sonra gösterileri Star TV tarafından yayınlanmakta olup bunları "Gösteri" adlı kasette de Bay Müzik ile piyasaya sürmüştür. Askerlik görevini Temmuz 2001'de tamamlayan Cem Yılmaz, gösterilerine devam etmektedir. Özel bir şirket için hazırladığı reklamlar serisi ilgi görmüştür. Reklam ve gösteri çalışmalarına devam etmektedir.
Filmleri
Her Şey Çok Güzel Olacak (Senarist, Oyuncu) (1997) Vizontele (Oyuncu) (2001) G.O.R.A. (Senarist, Oyuncu) (2004) Ramon (Oyuncu) (2005) Organize İşler (Oyuncu) (2005) Hokkabaz (Senarist, Oyuncu, Yönetmen) (2006) A.R.O.G (Şef, Yönetmen, Senarist, Oyuncu) (2008) Yahşi Batı (Oyuncu, Senarist, Yapımcı) (2010) Av Mevsimi (Oyuncu) (2010)

Doğu Perinçek Hayatı Biyografisi

Doğu Perinçek 17 Haziran 1942'de Gaziantep’te doğdu. Sadık ve Lebibe Perinçek’in oğludur. İlk çocukluk yıllarını babasının yedek subaylık ve yargıçlık görevleri nedeniyle Gaziantep, Antakya ve Diyarbakır’da geçirdi. Beş yaşından sonra Ankara’da büyüdü. Ankara Sarar İlkokulu, Atatürk Lisesi ve Bahçelievler Deneme Lisesi’nde ilk ve orta öğrenim gördü.
Üniversite yıllarında, 1962 ve 1963’te toplam 10 ay Almanya’da işçilik yaptı ve Almanca öğrendi. Haziran 1964'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve Kamu Hukuku (Devlet Teorisi ve Kamu Hürriyetleri) kürsüsüne asistan olarak girdi. 1968'de Hukuk doktoru olmuştur. Doktora tezinin konusu ve ilk kitabı, Türkiye’de Siyasi Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması Rejimi' dir. 1964 yılında dünya görüşü olarak Bilimsel Sosyalizmi benimsedi. 1967 yılında Dönüşüm dergisi Yazı Kurulu Üyesi ve Başyazarı idi. Almanya’da Türk Toplumcular Ocağı kurucusu ve ilk Genel Başkanı olmuştur. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi, Güvenlik Komitesi Başkanı, TİP içindeki Devrimci Muhalefet hareketinin önderlerindendir.
Mart 1968'de Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı olmuştur. Kasım 1968' de arkadaşlarıyla birlikte Aydınlık dergisini kurdu ve yayınlamaya başladı. Temmuz 1969'da İşçi-Köylü gazetesinin kurucusu ve başyazarı oldu. 12 Mart 1971 askerî darbesinden sonra yargılandı. 20 yıl hapis cezasına hükmedildi. Temmuz 1974’te genel afla serbest bırakıldı. 28 Ocak 1978'de Aydınlık davasının aklanmasıyla sonuçlanması üzerine Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin kuruluşuna önderlik etti ve ilk Genel Başkan oldu.
20 Mart 1978'de Günlük Aydınlık gazetesinin kuruluşuna ve yayınına önderlik etti ve başyazarlık yaptı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklandı ve 1985 Martında serbest bırakıldı. Ocak 1987'de Haftalık 2000’e Doğru dergisinin yayınlanmasına önderlik etti. Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarlık görevlerinde bulundu. 10 Nisan 1990'da “Sansür Sürgün Kararnamesi”nin çıkarılmasıyla hakkında tutuklama kararı verildi. Diyarbakır Cezaevi’nde üç ay tutuklu kaldı. 1991 yılında TCK 141. maddesinin kaldırılmasıyla siyasal haklarına kavuştu ve Temmuz ayında Sosyalist Parti 2. Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa seçildi.Temmuz 1992’de Sosyalist Parti’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılması üzerine kurulan İşçi Partisi Genel Başkanı oldu. Ancak Perinçek hakkında 1991 seçimlerinde TRT’de yapılan Liderler Açık Oturumu’nda yaptığı konuşma nedeniyle Terörle Mücadele Yasası 8. maddeye dayanılarak verilen 14 ay hapis cezası uygulandı. Perinçek, 8 Ağustos 1999’a kadar 10 ay 10 gün Haymana Cezaevi’nde kaldı.
Daha sonra çıkan basın suçlarını erteleyen yasayla yeniden siyasal haklarına kavuştu ve 19 Ekim 1999 günü toplanan İşçi Partisi Olağanüstü Kongresi’nde yeniden genel başkan seçildi.
Perinçek, 21 Mart 2008 günü saat sabah 04:30 sıralarında, evine baskın yapılmak suretiyle, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve baş yazarı, gazeteci İlhan Selçuk, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk, gazeteci Adnan Akfırat, işadamı İbrahim Benli ve koruması Yusuf Beşirik'in de aralarında bulunduğu isimlerle birlikte gözaltına alındı. Yapılan sorgunun ardından, Ergenekon Operasyonu soruşturması dahilinde, yasadışı örgüte üye olmak ve devlete ait gizli belgeleri bulundurmak gerekçesiyle tutuklandı.
Doğu Perinçek, çok iyi Almanca ve orta derecede İngilizce biliyor. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, gazeteci Şule Perinçek ile evli. Dört çocuğu vardır

Adnan Menderes Kimdir Biyografisi

1899 yılında Aydın’da doğdu. Babası İzmirli Katipzade İbrahim Ethem Bey, annesi Aydınlı Hacı Alipaşazadeler’den Tevfika Hanım’dır.Anne ve babasını küçük yaşta kaybetti. O'nu anneannesi büyüttü. Tahsil hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başlayan Adnan Menderes, Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okurken misyonerlerle başı derde girdiği için, çeşitli makamlara müracaat etti. Müracaat ettiği makamların birinin başında Celal Bayar vardı. Bayar’la böyle tanışmış oldu.
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitiren Adnan Menderes, Birinci Dünya Savaşı sırasında yedeksubay olarak askerliğini yaptı. Aydın’da bazı arkadaşlarıyla birlikte Ayyıldız Çetesi’ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. Savaştan sonra İstiklal Madalyası aldı.
Ali Fethi Okyar tarafından 1930 senesinde kurulan ancak kısa sürede kapatılan Serbest Fırka’nın Aydın Teşkilatı'nı kurarak başkanı oldu. Bu parti kapatılınca CHP’ye girdi ve 1931 yılında bu partiden Aydın Milletvekili seçildi.
1945 senesine kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı'nı şiddetle reddederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te ihraç edildiler.
Celal Bayar da hem partiden hem de milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti’den Kütahya Milletvekili olarak meclise girdi. Celal Bayar’dan sonra ikinci adam durumuna geldi.
KESİTLER
Atatürk ve CHP macerası 27 Mayıs Darbesi Darbe hakkında bir yazı Bebek Davası Menderes'in son dakikaları 61 Nolu Tebliğ 14 mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. 10 senelik DP iktidarının tek başbakanı oldu ve o döneme damgasını vurdu. İktidarı zamanında 5 hükümet kurdu. Bu 10 senelik zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı. Türkiye kalkınma kavramıyla tanıştı.
27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbeyle iktidardan indirildi. Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca idama mahkum edildi. Yassıada'da tutuklu bulunduğu sırada çeşitli işkencelere maruz kaldığı söylenir.
ATATÜRK'ÜN SÖZÜ VE CHP MACERASI Türk demokrasi tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Adnan Menderes 1930 yılında Serbest Fırka'ya katıldı. Serbest Cumhuriyet Fıkrası feshedildikten sonra, Celal Bayar'la görüşerek, Cumhuriyet Halk Partisine girdi, en sonunda da Mustafa Kemal'in "Bugün konuştuğum genç, elbette burada bizim parti mutemetleri ile çalışamaz. Şayan-ı dikkat bir gençtir" cümlesi ile beğenisini kazanmıştı ve 1931 yılında CHF Aydın Milletvekili seçildi, 1945 yılına kadar CHF Milletvekilliğini sürdürmüştür.
Adnan Menderes o dönemi şöyle anlatıyor:
"Atatürk zamanında ben, Aydın'da Serbest Fırka'nın reisiydim. Fethi Bey bizzat Aydın'a gelerek, Serbest Fırka ile meşgul oldu. Aydın'daki belediye seçimlerini kazandım. Gayet dürüst bir mücadeleye giriştim. Halk Fırkası ileri gelenleri ile tanışıyordum. Ama Halk Partisi'ne, onların rica ve ısrarına rağmen girmemiştim... Fethi Bey'in partisi, malum şartlar altında feshedildi. Memlekete derin bir teessür hakim oldu. Halk Partisi kendisini toparlamak istedi. Vilayetlere heyetler gönderildi. Bu arada Izmir ve Aydın'a da, Celal Bayar riyasetinde bir heyet geldi...Ben gelen heyetle bir hafta temas etmedim. Nihayet, Celal Bayar tanıdığım ve hürmet ettiğim bir zattı. Vasıf Çınar Ittihat ve Terakki mektebinden hocamdı... Ve temas temin edildi. Bu muhterem zatların ibram ve ısrarı üzerine, Halk Partisine girerek, fikirlerimizi parti içinde müdafaa etmek muvafık olacaktı. O zamana kadar ve benimle beraber Halk Partisi'ne karşı çekingen tanınan arkadaşlarla, Halk Partisi'ne girdik." (Bilgin Çelik, " Toplumsal Tarih Aralık 2000", "Aydın'da Serbest Fırka ve Belediye Seçimleri )
1945 senesine kadar TBMM'de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti'nin getirdiği Toprak Kanunu tasarısını şiddetle eleştirerek komisyondan istifa etti.Partide yaptıkları muhalefetten dolayı bir süre sonra Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945'te ihraç edildiler.

Albert Einstein Hayatı Biyografisi

Albert Einstein 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kentinde doğan Albert Einstein, 1896’da Zürich Politeknik Enstitüsü’ne girdi. 1909’da profesör olan Einstein, önce Zürich’te sonra da Prag’da çalıştı. 1913’te Almanya’da Berlin Kaiser Wilhelm Enstitüsü Direktörlüğü’nü yaptı. 1922’de Nobel Ödülü aldı. 1933’e kadar Berlin’de yaşayan Einstein, Nazilere karşı tavır aldığı için Almanya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Fransa, Belçika, İngiltere ve son olarak da ABD’de yaşadı.
Albert Einstein’in fizik alanında bilime yaptığı katkılar hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en büyük katkılarıdır. 1905’te yayınladığı dört önemli çalışması; Rölativite Teorisi, Kütle-Enerji Eşitliği (E=mxc2), Brownsal Devinmenin Açıklanması ve Işığın Foton Teorisi, Einstein’i fizik biliminin yaşayan en önemli otoritesi durumuna getirdi. Fakat onun bilime en önemli katkısı 1916’da açıkladığı “Genel Rölativite” teorisidir. Fizik biliminin eski mekanik fiziği aşarak kuantum fiziği aşamasını yakalamasında en büyük pay sahibi olan Einstein, hayatının son yıllarını elektromanyetik ve çekim alanlarını birleştiren Birleşik Alanlar Teorisi’ni oluşturmak için harcadı.
20. yüzyılın dehası olarak da anılan ünlü fizikçinin oluşturduğu teoriler astronomi başta olmak üzere birçok bilim dalının önünü açıcı bir işlev yüklendi. 1955’te ABD’de Princeton’da ölen Einstein, yalnızca bilimsel dehasıyla değil, alçak gönüllü oluşu ve sadeliğe düşkünlüğüyle de anılırdı. Ayağında terlikler ve dağınık saçlarıyla ünlü üniversitelerin salonlarında konferanslar veren bu büyük deha insancıllığını hiç yitirmedi.
ESERLERİ Yaşamla Yazışma: Mektuplar Albert Einstein
Belge Yayınları / Düşünce Dizisi "İşte elinizde Einsteinin mektuplarından yapılmış bir seçki. Çok değişik, geniş bir insan yelpazesi ile yazışmalar; insanlığın ve bilimin o anki gündeminde ne varsa, alabildiğine duru ve anlaşılır bir dille tartışılmakta. Kuantum Kuramı, Toplum Siyaset, Aydınlar, Hitler,....Bilim ve güncelliğin bir bilim ve düşün adamının yaşamında nasıl soluklandığını, bir söyleşi tarzındaki mektuplarda keyifle okuyacaksınız."

Ulubatlı Hasan Kimdir Biyografisi

Ulubatlı Hasan, İstanbul'un fethi sırasında surların üzerine çıkan ilk Türk askeridir. Osmanlı ordusu Fatih Sultan Mehmed kumandasında 6 Nisan 1453 Cuma günü İstanbul'u kuşattı. 29 Mayıs 1453 Salı günü sabaha karşı son saldırı yapılıyordu. Yeniçeriler arasında iriyarı Ulubatlı Hasan adlı bir asker surlara tırmanmaya başladı. Bir elinde palası, öteki eli ile kalkanını başının üstünde tutarak surların üstüne çıktı. Onunla birlikte otuz kadar yeniçeri de surlara tırmandı. Ulubatlı Hasan yaralanmasına rağmen, arkadaşlarının surlara çıkmasına yardım etti. Ayağı taşa takılarak surlardan aşağı düştü. Yukarıdan atılan oklarla şehid edildi. Ancak yeniçeriler, açılan gediklerden içeri girerek şehri ele geçirdiler.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ulubatlı Hasan
Ulubatlı Hasan, İstanbul surları üzerinde ilk Türk sancağını dikerken şehit düşen yiğit askerdir. 1428 yılında Bursa'nın Ulubat köyünde doğdu. Fatih Sultan Mehmet'in kumandasında Ordu-yı Hümayun'a asker olarak İstanbul kuşatmasına katıldı. 1453 yılındaki büyük taarruz sırasında İstanbul surları üzerine ilk Türk sancağını dikerken şehit düştü. Fethin bayraklaşmış bir kahramanı olarak adı beş yüz yıldan beri gönüllerde yaşar. Ulubat'ta adına dikilmiş bir anıt vardır.
İstanbul tam 53 günden beri muhasara altındaydı. 23 yaşındaki genç padişah ve dâhi kumandan II. Mehmet Han, bu süre içinde gösterdiği akıl almaz askerlik mucizeleriyle Bizanslıları şaşkına çevirmişti. Koca Bizans İmparatorluğu çatırdıyordu. Son günlerini yaşıyordu. Artık belliydi bu.
28 Mayısı 29 Mayısa bağlayan gecenin sabahına doğru, mehter “gülbanklar” vurmaya koyulmuş ve Bizans surlarının karşısındaki ordugâhta hummalı bir faaliyet başlamıştı. Ulu Hâkan, hücum emrini vermişti. O akşamki tarihî nutku bütün askerin kulaklarında çınlıyordu:
– Ey benim paşalarım, ağalarım, beylerim! Bu şehr-i Konstantiniye cenginde silâh arkadaşlarım, yiğitlerim! Sizleri buraya, kararlaştırdığım umumî taarruzda şimdiye kadar gösterdiğinizden daha büyük fedakârlık ve cesaret istemek için topladım. Cihanda ün salmış bir şehri zaptedeceksiniz. Şehr-i Konstantiniye'de mahalle mahalle, bu şehri zapteden kahramanlar olarak adınız şan ve şerefle anılacaktır...
Asker, Peygamberimizin, şüheda için en büyük cennet makamını müjdelediği zafere ve bu zaferin uğrunda şehitlik şerbeti içmeye susamıştı.
Beyaz atının üzerindeki genç kumandan, kılıcını çekmiş, davudî sesiyle âdeta gürlüyordu:
– Evlâtlarım, yiğitlerim, şahbazlarım, yürüyün... Zafer sizindir ...
Asker, saflar halinde atılıyordu. 53 günden beri o mucize topların döve döve hamurlaştırdığı surların üzerine doğru yüklenen bir insan seli vardı. “Allah Allah” sesleri bir uğultu halinde semâyı kaplıyordu. On binlerce meşalenin sarı aydınlığı üstüne, henüz güneş doğmamıştı. Serdengeçtiler, surların, kalelerin üzerine yalın kılıç atılıyorlardı. Kalelerden, surlardan taş yağıyordu. Ok yağıyordu. Kızgın yağ ve alev alev yanan katran yağıyordu.
Sultan Mehmet Han, kahraman ordusuyla ve olanca ağırlığıyla yükleniyordu Bizans surlarının üzerine... Serdengeçtileri fedaîler, fedaîleri de başıbozuk askerler takip etmişti...
Tanyeri ağarırken sıra üçüncü safa gelmişti. Üçüncü hücum kolunu, ordunun en seçkin askerleri teşkil etmekteydi.
Bursa'nın Ulubat köyünden Hasan da vardı bu safın arasında. Ordunun bayraktarıydı. Bir elinde kılıcı, bir elinde sancağı şahlanmıştı... Ve kulaklarında Sultan Mehmet Han'ın bir akşam evvel irad ettiği büyük nutkun sözleri tane tane uğulduyordu:
– Surlar vakıa bir harabe haline gelmiştir amma, surlar üzerine atılacak yiğitler büyük bir tehlike ile karşılaşacaklardır. Maharetimiz ve cesaretimiz her şeyin üstündedir. Zafer rüzgârı bizden yana esecektir. Konstantiniye bizim olacaktır...
Bursa'nın Ulubat köyünden bayraktar Hasan da yaklaşmıştı surların üzerine. İri parmaklarıyla gönderini sımsıkı kavradığı şanlı bayrağı, elindeki o kutsal emaneti mutlaka surların üzerine dikmeyi aklına koymuştu Hasan. Hilâlli sancağın surların üzerinde dalgalandığı anda düşman için her şeyin bitmiş olacağına inanıyordu.
Bir fırsatını buldu Ulubatlı Hasan. Elindeki kılıcını savurarak sur harabeleri üzerine doğru atıldı. Birkaç yiğit de kendisini takip etmişlerdi. Hasan en önde idi. Bir yandan kılıcını sallıyor, bir yandan da hilâlli sancağı gözlerini diktiği burca doğru ulaştırmaya çalışıyordu.
Bu cehennem ateşinin ortasında, koç yiğitler yiğidi Hasan, Eğrikapı tarafındaki burcun üzerine çıkmayı başardı. Sancağı dikti o burcun üzerine. Fakat aynı anda mancınıkla atılan büyük bir taşın ağırlığı altında dizleri üstüne düşüverdi. Doğrulmaya çalıştı. Fakat aynı anda üstüne belki otuz, belki kırk ok birden yağdı. Oracıkta yere yığılıverdi.
Peçevî'nin ünlü tarihinde “Adem ejderhası” olarak vasıflandırdığı dev cüsseli yiğit Ulubatlı Hasan'ın diktiği sancak, o anda Bizans'ın tüm ümidini yitirivermişti. Türkün bayrağı ve yeniçerinin serpuşu artık surların üzerinde idi. Elli üç günlük direnişi kökünden tüketen an gelmişti. Öte yandan sancağın Bizans surları üzerinde dalgalandığını gören Türk askeri coşmuş ve bir ok gibi atılmıştı ileri.
Nihayet Hazret-i Peygamberimizin müjdelediği tarihî ve kutsal an gelip çatmıştı. 23 yaşındaki Sultan Mehmet Han secdeye gelerek Ulu Tanrıya şükretti. O andan itibaren genç hükümdar ve kumandan “Fâtih” unvanını da almış oluyordu...